21 Nisan 2018 Cumartesi


SİVAS DA GEZİP GÖRÜLECEK MEŞHUR YERLER


DİVRİĞİ NİN KONAKLARI 



AYAN AĞA KONAĞI

 1838 yılı civarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Konağı Karamahmud oğlu Mehmed Ağa yaptırmıştır. Büyük bir konak olarak inşa edilen yapı tahribata rağmen Divriği’nin eski evlerinin en dikkate değerlerindendir. İnşaatta yerli ustalar ile birlikte Sivas’tan ve Trabzon’dan getirilen ustalar da çalışmıştır. Bugün sekiz ayrı kapı numarası olan yapı orjinalde tek ve bütün bir konak olarak yapılmıştır.
      Konağın orijinal plan şekli; selamlık, arkada avluya bakan ‘mabeyn’, daha arkada ara sokak boyunca uzayan harem olmak üzere üç ana bölümden meydana gelmiştir. Ancak bu orijinal plan şekli korunamadığı gibi günümüzde ancak Selamlık bölümünün bir kısmı restore edilerek ziyarete açılmıştır. Bu üç bölüm alt ve üst katta birbirine sofalar, dehlizler ve kapılarla bağlıdır ancak bugüne bu bütünlük ve bağlantı kalmamıştır. Avlular da birer ara duvarı ile bölünmüştür. En büyük tahribat ise selamlıkla mabeyn daireleri arasındaki bağlantıda olmuş, burada mevcut bulunan büyük divanhane ve dört oda ile alttaki ahır tamamen yıkılmıştır.
      Konağın orijinal yapısında avlusu iki kanatlı kapı ile sokağa açılmaktadır. Bu kapılardan kuzeyde kalan kapı asıl cümle kapısıdır. Diğer kapı ise daha çok hizmetlilerin ve hayvanların giriş çıkışı için kullanılmıştır. İki katlı olan selamlık bölümünün alt katı ahır, depo ve hizmetli odasından oluşmaktadır. Üst kata çıkan ‘ayakçak’, bunun bağlı olduğu ‘ayakçakbaşı’, ‘divanhane’ ve divanhanenin altında bulunan ‘at örtmesi’ kısımları yıkılmış durumdadır.
      Konağın orijinal planında üst katta geniş bir ‘selamlık sofası’, sokak cephesinde bir ‘başoda’ (büyük yaz odası), kahve ocağı, yaz odası ve bir oda daha bulunmaktadır. Başodanın avlu tarafında büyük kış odası ve selamlık sofasının etrafında beş oda daha vardır. Günümüze ön cephedeki başoda, kış odası, kahve ocağı, ikinci yaz odası ve arka odalardan bir tanesi kalmıştır. Başoda Divriği evlerinde selamlığın en önemli bölümüdür.
      A’yan Ağa Konağı’nda başodada dört cepheye açılan pencereler odaya aydınlık ve genişlik sağlar. Pencere ve tavan süslemeleri Divriği evleri içinde en dikkat çekici süslemelerdir. İkinci ana bölüm olan mabeyn dairesinin uzun cephesi avluya, dar olan cephesi ise ara sokağa bakmaktadır. Selamlığın arka bölümüne koridor ile bağlanmıştır. Mabeynin alt katı önceleri anbar olarak kullanılmış fakat sonra ev biçimine sokulmuştur. Üst katta ise selamlık avlusuna bakan üç oda ve bir küçük hayat vardır.
      Üçüncü ana bölüm olan harem dairesi mabeyn bölümünün arkasında kalan iki katlı bölümdür. Haremin cümle kapısı ara sokağa açılmaktadır. Haremin sokağa ve avluya bakan yaz odasının tavan süslemesi ve diğer odalardaki ocak ve ahşap süstunlardaki süslemeler selamlık bölümündekiler kadar dikkat çekicidir. Orijinal planda haremin alt katında harem sofası ve çevresinde beş oda bulunmaktaydı. Üst katta ise yine büyük bir sofa ve dört adet büyük oda olduğu bilinmektedir. Harem tarafının arka kısmında altta mutfak, aralık, kiler ve toyhane bölümleri, üst katta iki adet oda ve yarı açık bir hayat vardır. Hayatın ortasında bir hayat köşkü bulunmaktadır. Bugün harem orijinal plan şeklini koruyamamıştır. Büyük odalar bölünmüş, haremin ön tarafında bulunan hamam yıkılmış, mutfak bölünerek sokaktan bir giriş haline çevrilmiştir. Ancak alt katta bulunan toyhane çok iyi korunmuş durumdadır


 divriği ayan ağa konağı ile ilgili görsel sonucu















 divriği ayan ağa konağı ile ilgili görsel sonucu























ABDULLAH PAŞA KONAĞI



  20. yüzyıl başlarında inşa edilmiştir. Abdullah Paşa 1865-1917 yılları arasında yaşamıştır. Paşa Divriği’nin köklü ailelerindendir ve I. Dünya Savaşı öncesi yarı resmi fonksiyonu olan bu konağı yaptırmıştır. Ömer Usta tarafından yapılan konak Divriği’nin klasik ev tiplerinden farklıdır ve inşasıyla Divriği ev mimarisine birçok yenilik getirmiştir.

divriği aBDULLAH konağı VE TAVANI ile ilgili görsel sonucu





















 


SANCAKTAR EVİ

  1928-1930 yılları arasında büyük bir hevesle yapımına başlanan ve fakat bitirilemeyen bu evde, Divriği’de ilk defa balkon yapımı denenmiştir. Veysel Usta ve Seyit Usta tarafından yapılan evin batı cephesi Reşit Usta ve Mehmet Yüce Usta tarafından yapılmıştır. Geleneksel sivil mimarinin son dönemine ait bir örnektir. Bazı ilaveler yapılmış olsa da orjinal plan şekli günümüze kadar korunmuştur. Doğu-batı doğrultusunda konumlanan evin iç mekanlarında harem ve selamlık ayrımı gözlenmezken, dış mekanlarda ayaz ve avlu ayrımı vardır. Bu ayrım yaşamın geleneksel biçimde sürdürüldüğünü göstermektedir. Yapının ‘sahanlık’ ve ‘ayakcakbaşı’ diğer yapılara oranla küçüktür. Yaz odasının tavanı, dolabı ve çiçekliği dikkat çekicidir.






TEVRÜZLÜ EVLERİ

  20. yüzyıl başlarında inşa edilmişlerdir. Tevrüzlüoğulları diye anılan tüccar bir ailenin evleridir. Eski hükümet binası yanında ve buradan çarşıya inen sokak boyunca sıralanmışlardır. Başlıca üç gruptan meydana gelir. İçlerinde en önemlisi Şevket Efendi’nin evidir. Bu evin ikinci katı üstünde sekizgen bir planla yükselen saçaklı yıldız köşkü dikkat çekicidir. Şevket Efendi Evi 20. yüzyılın ilk yıllarında Ömer Usta tarafından yapılmıştır ancak Tevrüzlü evlerinin bazı bölümleri daha eski yıllardan kalmadır. Ailenin zenginliği sebebiyle pahalı ahşap işçiliğine geniş çapta yer verilmiş, tavanlar değişik tarzda ve değişik motiflerle süslenmiştir









        Eski Belediye Binası          
                                                                                                                                       Çankaya Köşkü





Muradoğlu Konağı









                                                                                                                                     Saniye Katip Konağı




Sancaktar Zade Konağı         


























           Fikret Çelik Konağı
                                                                                                                         Efrayim Yurtsever Konağı






























































20 Nisan 2018 Cuma

GEZİLİP GÖRÜLMESİ GEREKEN TARİHİ ESERLERİMİZ

SİVAS ATATÜRK KONGRE VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Mülki İdadi olarak 1892 yılında hizmete giren ve 1911 yılında Vilayet-i Sultani olan bu bina milli tarihimizde müstesna bir yere sahiptir. Mustafa Kemal Atatürk'ün daveti ve düzenlemesiyle yapılan ve ilk milli kongre olma özelliğine sahip Sivas Kongresi 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde burada toplanmıştır. Diğer taraftan 2 Eylül -18 Aralık 1919 tarihleri arasında (108 gün) fiilen ülkenin başkenti olarak İstiklâl Harbi'nin idare edildiği ilk milli mücadele karargâhı olma özelliğine sahiptir. 1924 yılında "Sivas Lisesi" hizmet binası olmuş ve 1981 yılına kadar lise olarak kullanılmıştır. 1983 yılında müze olarak son şeklini almıştır. Üç katlı binanın birinci katında etnografik eserler teşhir edilirken ikinci katında ise Atatürk – Sivas Kongresi ve Milli Mücadele ile ilgili bilgi ve belgelerin teşhiri yapılmaktadır.




SİVAS KALESİ



Sivas kent merkezinin gelişiminde önemli bir yer tutan kalenin (Topraktepe), Arkeolog Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından 1946 yılında yapılan kazılar neticesinde MÖ II. bin başlarından itibaren iskân edildiği ispat edilmiştir. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat, yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Sivas surlarını tamir ettirmiştir. 1243 yılında Selçuklu ve Moğol orduları arasındaki
Kösedağ Savaşı öncesinde yapılan bu tamiri anlatan kale kitabesi Sivas Müzesi'nde korunmaktadır.

Kenti tamamen kuşatan dış surların beş veya yedi kapısı vardır. Kapı sayılarındaki değişiklikler, her onarımda yeni kapıların açılması veya kapatılmasından kaynaklanmıştır. Bunlar; Kayseri Kapısı, Dolap Kapı, Tokmak Kapı, Cancun Kapısı, Şalpur Kapısı, Bağdat Kapısı, Tokat Kapısı gibi isimlerle anılmaktadır.

GÜDÜK MİNARE






Eratnaoğulları' ndan Şeyh Hasan Bey' in türbesi olan Güdük Minare, 1347' de yaptırılmıştır. Kesme taş kare alt yapıya tuğladan iri üçgenlerle oturtulan silindirik gövdeyle ilginç bir mimari eser oluşturulmuştur. Tuğladan silindirik gövde, firuze çinilerle süslenerek renkli bir görünüm elde edilmiştir. Hemen her yönde penceresi olan yapının giriş kapısı kuzeydedir.


 EĞRİ KÖPRÜ


Eski dönemlerde Bağdat (İpek) Yolu' nun üzerindeki Eğri Köprü, yakın zamana kadar Sivas - Malatya yolu ve Güneydoğu Anadolu' nun ulaşımını sağlamıştır. Selçuklu yapısı olan köprü 173 m uzunluğundadır. Biri 12, öteki 6 olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Köprü batı yönünde düz bir şekilde devam ederken orta kısımlarda güneye doğru eğik olarak kesme taştan inşa edilmiştir.

































İNÖNÜ KONAĞI


Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadronun öndegelen şahsiyetlerinden biri ve 2. Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü'nün 1891 - 1897 yılları arasında ortaöğrenim gördüğü dönemde yaşadığı konak Sivas Belediyesi tarafından 1945 yılında satın alınıp müzeye dönüştürülmüş ve uzun yıllar müze olarak kullanıldıktan sonra Sivas İl Özel İdaresine devredilmiştir. 2000 yılında restore edilen konak halen müze ev ve Sivas mutfağından bazı lezzetlerin sunulduğu ve Sivas türkülerinin dinlendiği bir mekân olarak hizmet vermektedir.




SUSAMIŞLAR KONAĞI

Bugünkü konağın girişinin üstündeki köşk kısmı ile konağın önündeki çeşme 1815 yılında Benderli Ali Ağa tarafından yapılmıştır. Konağın diğer kısımlarının bu tarihe yakın bir zamanda yapılmış olduğu söylenebilir. Osmanlı döneminde bilhassa 17. ve 18.asırlarda konağın müştemilatının daha fazla olduğu bilinmektedir. O dönemlerde yazlık ve kışlık odalar, mutfak, kiler, çardak, yolcular için misafirhane (han), anbar, iki ahır, samanlık, kapıcı odası, fırın ve çeşme ile avlu ve bahçesi bulunuyordu. Günümüze ulaşan kısmı belediye tarafından restore edilerek eski ihtişamına kavuşturulan konak, Susamışlar'ın (Mehmed Nuri Susamış ve oğulları) adına izafeten Susamışlar Ko
nağı olarak adlandırıldı.




AKAYLAR KONAĞI


  
 

Kaleardı Mahallesinde bulunan 19.yüzyıla ait Akaylar Konağı, Selçuklu Döneminin önemli eserlerinden biri olan Gök Medrese'nin yanı başından bulunan özgün bir Sivas evidir. Yapı bugüne ulaşamayan fırın evi, ahır, çeşme ve hela gibi birimlerle birlikte geniş bir ailenin rahat bir şekilde yaşayabileceği bir şekilde büyük bir bahçe içinde tasarlanmıştır. Sahipleri tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığına bağışlanan konak halen Cumhuriyet Üniversitesine tahsisli olup müze ev olarak ziyarete açıktır.


MİHRALİBEY KONAĞI 

(Ulaş)
Konak, Türk evlerinin özelliklerini taşımaktadır. Zemin kat; haremlik, depo ve kiler olarak kullanılmıştır. Konağın zemin kat temeli 1 m yüksekliğe kadar kesme taştan, kalan kısmı moloz taştan, 1 kat ise ahşap ve kerpiç malzemeden yapılmıştır. 1995 yılına kadar içinde insanların yaşadığı, Mihrali Bey Konağı, sahiplerinin İstanbul'a yerleşmesi sonucu kaderi ile baş başa kalmış; ancak 2004-2006 yılları arasında onarılarak, yeniden tarih severlerin ziyaretine açılmıştır. Mihrali Bey, Gürcistan'da doğmuş, 1877 Osmanlı-Rus Harbinde büyük kahramanlık göstermiş ve daha sonra devlet tarafından maiyetiyle Sivas'a gönderilerek Ulaş'a yerleştirilmiş Kara Papak kökenli bir halk kahramanıdır. Bir süre Acıyurt'taki konağında kaldıktan sonra Hamidiye alayları içindeyeralan birliğiyle isyanları bastırmaküzere Yemen'e görevlendirilir ve orada şehit düşer. Meşhur “İndi m'ola Mihrali Bey Yemene” türküsü onun için söylenmiştir.






KANGAL AĞASI KONAĞI

Kangal Ağası Konağı olarak bilinen bina 1877 yılında Kangal Ağası Abdurrahman Paşa tarafından Mısır'dan, Arabistan'dan ve çeşitli ülkelerden gelen misafirlerini ağırlamak amacıyla yaptırılmıştır. 2002 yılında ailenin restore ettirmesiyle tekrar eski canlılığına kavuşan konak turizm işletme belgeli tesis olarak halkın hizmetine açılmıştır.





ALİ EMİR AHMET KÜMBETİ

1332-33 yılında yaptırılan Ahi Emir Ahmet Kümbeti, kare planlı, köşeleri pahlanmış sekizgen gövdelidir. Giriş kapısı dar ve basıktır. Selçuklu özelliği taşıyan bir mihrap bulunmaktadır. Yazıtı saçak altındadır. 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünün
yenileme çalışması sırasında kare kaide ve esas mezar odası ortaya çıkarılmıştır. Mezar odasına giriş kuzeydedir. Yapı, 2005 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından bir kez daha onarılmıştır.




ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE

Taç kapının hemen üzerinde üç yönden akan yazıttan medresenin, İlhanlı veziri Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271/72 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yapının günümüze ulaşan tek özgün yanı, Anadolu'nun en yüksek taç kapısına sahip görkemli ön cephesidir. Taç kapı üzerinde yükselen iki minare ise adeta Sivas'ın sembolü olmuştur. Anadolu'da yapılmış en abidevi medreselerden biri olup, Dârü'l-hadis adıyla da bilinir. İki katlı, dört eyvanlı bir yapıdır. Taçkapının üzerindeki tuğla minareler çini bezemelidir. Bitkisel ve geometrik motiflerle süslü taşkapı ile yanlarındaki mukarnaslı nişler yapıya hareketli bir görüntü kazandırmıştır. Köşelerde yivli yarım kuleler vardır.







    

ŞİFAİYE MEDRESESİ VE DARUŞŞİFASI








Bu yapı, Selçuklu Devrinde hastaların tedavi edildiği ve aynı zamanda tıp tahsilinin de yapıldığı en önemli medreselerden biridir. Günümüze ulaşabilen bölümü, Anadolu'nun en büyük şifahanesidir. 1217/18 yıllarında 1.İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır. Görkemli taç kapıdan, dört eyvanlı, revaklı avluya girilir. Taç kapıda güneş ve ay sembolleri, ana eyvanda ise kadın ve erkek başı biçiminde rölyefler yer alır. 1220'de 1. İzzetttin Keykâvus'un buraya gömülmesiyle birlikte güney eyvanı türbeye dönüştürülmüştür.


GÖK MEDRESE


Sivas il merkezinde bulunan Selçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılmış bir eserdir. Taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerden dolayı Gök Medrese adını almıştır. Plastik sanatların şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme kullanılmış olup, taç kapısının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan motifleri vardır. Medreseye girişte sağda mescit, solda ise Dar-ül Hadis bölümü mevcuttur.




 

BÜRÜCİYE MEDRESESİ 




Buruciye Medresesi, sağlam kalmış muhteşem taç kapısıyla Sivas'ın ve Anadolu'nun en ünlü yapıları arasındadır. 1271 yılında Selçuklu Sıltanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılan medrese Hamedan (İran) yakınlarındaki Burucerd'den gelme Muzaffer Burucerdi; fizik, kimya, astronomi öğretimi amacıyla yapmıştır. Mimari belli olmayan yapı, Anadolu'da simetrisi en düzgün medrese planına sahiptir. Açık avlulu medrese, kesme taştan örülmüştür. Dört eyvanlı ve iki katlıdır. Buruciye Medresesi, dışa taşkın taç kapısının yanlarındaki mukarnaslı iki penceresi ve köşelerdeki yivli kuleleriyle, uyumlu öğelerden oluşan çok düzenli bir görünüm taşımaktadır.







 KESİK KÖPRÜ


Eski Sivas-Kayseri yolu üzerinde bulunan Kızılırmak üzerindeki köprü iki kısımdan meydana gelmiş olup, birinci köprü yuvarlak ve sivri kemerli 17 gözden oluşmuştur. İkinci bölümü yaklaşık 10 m uzaklıkta olup yuvarlak kemerli iki gözden oluşmuştur. İkinci kısım, altından su akmamasına rağmen birinci köprünün devamı olması nedeniyle kullanılmaktadır.



DİVRİĞİ KALESİ


Çaltı Çayı'na bakan yamaçta kayalık arazinin üzerinde bulunan bu kalenin günümüze ulaşabilen hali Mengücekoğulları Dönemine aittir. Kalenin yapımını belirten iki satırlık yazıt kapı üzerinde bulunmaktadır. Kale kesme taştan, iç ve dış olmak üzere iki bölümdür. Günümüze yalnızca dış kaleye ait surların bir bölümü gelebilmiştir. Anıtsal, Aslanlı Burç buradadır. Bu burç 10 m.lik cephe üzerinde, 8 m yükseltilmiştir. Aslanlı Burç'tan kuzeye doğru devam eden düz bir çizgi üzerindeki iç kale surları, birkaç tane burç ayağı ve beden duvarlarının bir kısmının temelleri dışında tamamen yıkılmıştır.

 




ESKİ GÖĞÜS HASTANESİ /ÇEVRE KÜLTÜR SANAT EVİ


Çevre Kültür Sanat Evi aslında bir sağlık kurumudur. 1. Dünya Savaşından önce yapı Fransız Hastanesi olarak kullanılmıştır. 1920 yılında Memleket Hastanesi, 1925 yılında Öksüz Yurdu' nun yatakhane binasıdır. Daha sonra Numune Hastanesi olarak
görevini sürdürmüştür. Bugünkü Numune Hastanesi yapılınca Verem Hastanesine dönüştürülmüştür. 1976 yılına kadar Göğüs Hastanesi olarak kullanılan yapı, bu tarihten sonra Sağlık Müdürlüğü olarak kullanılmıştır. Üç katlı yapının dört ana yönünde köşk odaları bulunan bölümü 1930-35 yılları arasında yapılmıştır. Zemin ve birinci kat duvarları kesme taş örgülüdür. Sonradan eklenen üçüncü kat ve köşk odalarının duvarları ahşap arası taş dolguludur. Çift taraflı ahşap merdivenlerle ulaşılan ikinci katın büyük salonunun tavanı ve paye başlıkları alçı, geometrik panolu bitkisel motiflerle süslenmiştir. Güneybatı köşede yer alan oda, Sivas yöresinde yaygın olan ve sivil mimaride çok rastlanan daire biçimli göbeğe sahiptir.


SARİSSA
(Altınyayla ilçesinde bulunmaktadır.)
Burası surlu ve sanıldığından da büyük bir kenttir. Yöre halkının buraya “Kuşaklı” demesinin nedeni de buradaki surlardır. Çivi yazılı Hitit tabletleri, hem bir kralın varlığını, hem de bayram kutlamalarını göstermektedir. Kazılarda açığa çıkarılan, kazı ekibinin “C Binası” dediği 76 m uzunluğundaki tapınak binası M.Ö. 1525'e tarihlendirilmektedir. Bina , “ Hitit kentlerinde bulunanların en büyüğü” olarak tanımlanmaktadır. Mitolojide “Fırtına Tanrısı'nın hayvanları” arasındaki boğadan burada bir çift bulunması da buradaki tanrının önemli olduğu düşüncesini desteklemektedir. Yakın zamanda bulunan tabletler arasında 18 fal, 3 bayram metni, 12 dinsel kült dokümanı çıkmıştır. Hitit kralının altında kent krallarının ya da yerel kralların bulunduğu bilinmektedir. Burada bulunan kralın adının Mazitima ya da Mimazati olduğu mühürlerden anlaşılmaktadır.