GEZİLİP GÖRÜLMESİ GEREKEN TARİHİ ESERLERİMİZ
SİVAS ATATÜRK KONGRE VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ
Mülki İdadi olarak 1892 yılında hizmete giren ve 1911 yılında Vilayet-i Sultani olan bu bina milli tarihimizde müstesna bir yere sahiptir. Mustafa Kemal Atatürk'ün daveti ve düzenlemesiyle yapılan ve ilk milli kongre olma özelliğine sahip Sivas Kongresi 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde burada toplanmıştır. Diğer taraftan 2 Eylül -18 Aralık 1919 tarihleri arasında (108 gün) fiilen ülkenin başkenti olarak İstiklâl Harbi'nin idare edildiği ilk milli mücadele karargâhı olma özelliğine sahiptir. 1924 yılında "Sivas Lisesi" hizmet binası olmuş ve 1981 yılına kadar lise olarak kullanılmıştır. 1983 yılında müze olarak son şeklini almıştır. Üç katlı binanın birinci katında etnografik eserler teşhir edilirken ikinci katında ise Atatürk – Sivas Kongresi ve Milli Mücadele ile ilgili bilgi ve belgelerin teşhiri yapılmaktadır.
SİVAS KALESİ
Sivas
kent merkezinin gelişiminde önemli bir yer tutan kalenin (Topraktepe), Arkeolog
Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından 1946 yılında yapılan kazılar neticesinde MÖ
II. bin başlarından itibaren iskân edildiği ispat edilmiştir. Selçuklu Sultanı
Alaattin Keykubat, yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Sivas surlarını tamir
ettirmiştir. 1243 yılında Selçuklu ve Moğol orduları arasındaki
Kösedağ
Savaşı öncesinde yapılan bu tamiri anlatan kale kitabesi Sivas Müzesi'nde
korunmaktadır.
Kenti
tamamen kuşatan dış surların beş veya yedi kapısı vardır. Kapı sayılarındaki
değişiklikler, her onarımda yeni kapıların açılması veya kapatılmasından
kaynaklanmıştır. Bunlar; Kayseri Kapısı, Dolap Kapı, Tokmak Kapı, Cancun
Kapısı, Şalpur Kapısı, Bağdat Kapısı, Tokat Kapısı gibi isimlerle anılmaktadır.
GÜDÜK MİNARE
Eratnaoğulları'
ndan Şeyh Hasan Bey' in türbesi olan Güdük Minare, 1347' de yaptırılmıştır.
Kesme taş kare alt yapıya tuğladan iri üçgenlerle oturtulan silindirik gövdeyle
ilginç bir mimari eser oluşturulmuştur. Tuğladan silindirik gövde, firuze
çinilerle süslenerek renkli bir görünüm elde edilmiştir. Hemen her yönde
penceresi olan yapının giriş kapısı kuzeydedir.
EĞRİ KÖPRÜ
Eski dönemlerde Bağdat (İpek) Yolu' nun
üzerindeki Eğri Köprü, yakın zamana kadar Sivas - Malatya yolu ve Güneydoğu
Anadolu' nun ulaşımını sağlamıştır. Selçuklu yapısı olan köprü 173 m
uzunluğundadır. Biri 12, öteki 6 olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Köprü
batı yönünde düz bir şekilde devam ederken orta kısımlarda güneye doğru eğik
olarak kesme taştan inşa edilmiştir.
İNÖNÜ
KONAĞI
Türkiye
Cumhuriyeti'ni kuran kadronun öndegelen şahsiyetlerinden biri ve 2.
Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü'nün 1891 - 1897 yılları arasında ortaöğrenim
gördüğü dönemde yaşadığı konak Sivas Belediyesi tarafından 1945 yılında satın
alınıp müzeye dönüştürülmüş ve uzun yıllar müze olarak kullanıldıktan sonra
Sivas İl Özel İdaresine devredilmiştir. 2000 yılında restore edilen konak halen
müze ev ve Sivas mutfağından bazı lezzetlerin sunulduğu ve Sivas türkülerinin
dinlendiği bir mekân olarak hizmet vermektedir.
SUSAMIŞLAR KONAĞI
Bugünkü konağın girişinin üstündeki köşk
kısmı ile konağın önündeki çeşme 1815 yılında Benderli Ali Ağa tarafından
yapılmıştır. Konağın diğer kısımlarının bu tarihe yakın bir zamanda yapılmış
olduğu söylenebilir. Osmanlı döneminde bilhassa 17. ve 18.asırlarda konağın
müştemilatının daha fazla olduğu bilinmektedir. O dönemlerde yazlık ve kışlık
odalar, mutfak, kiler, çardak, yolcular için misafirhane (han), anbar, iki
ahır, samanlık, kapıcı odası, fırın ve çeşme ile avlu ve bahçesi bulunuyordu.
Günümüze ulaşan kısmı belediye tarafından restore edilerek eski ihtişamına
kavuşturulan konak, Susamışlar'ın (Mehmed Nuri Susamış ve oğulları) adına
izafeten Susamışlar Ko
nağı olarak adlandırıldı.
AKAYLAR KONAĞI
Kaleardı Mahallesinde bulunan 19.yüzyıla
ait Akaylar Konağı, Selçuklu Döneminin önemli eserlerinden biri olan Gök
Medrese'nin yanı başından bulunan özgün bir Sivas evidir. Yapı bugüne
ulaşamayan fırın evi, ahır, çeşme ve hela gibi birimlerle birlikte geniş bir
ailenin rahat bir şekilde yaşayabileceği bir şekilde büyük bir bahçe içinde
tasarlanmıştır. Sahipleri tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığına bağışlanan
konak halen Cumhuriyet Üniversitesine tahsisli olup müze ev olarak ziyarete
açıktır.
MİHRALİBEY KONAĞI
(Ulaş)
Konak, Türk evlerinin özelliklerini
taşımaktadır. Zemin kat; haremlik, depo ve kiler olarak kullanılmıştır. Konağın
zemin kat temeli 1 m yüksekliğe kadar kesme taştan, kalan kısmı moloz taştan, 1
kat ise ahşap ve kerpiç malzemeden yapılmıştır. 1995 yılına kadar içinde
insanların yaşadığı, Mihrali Bey Konağı, sahiplerinin İstanbul'a yerleşmesi
sonucu kaderi ile baş başa kalmış; ancak 2004-2006 yılları arasında onarılarak,
yeniden tarih severlerin ziyaretine açılmıştır. Mihrali Bey, Gürcistan'da
doğmuş, 1877 Osmanlı-Rus Harbinde büyük kahramanlık göstermiş ve daha sonra
devlet tarafından maiyetiyle Sivas'a gönderilerek Ulaş'a yerleştirilmiş Kara
Papak kökenli bir halk kahramanıdır. Bir süre Acıyurt'taki konağında kaldıktan
sonra Hamidiye alayları içindeyeralan birliğiyle isyanları bastırmaküzere
Yemen'e görevlendirilir ve orada şehit düşer. Meşhur “İndi m'ola Mihrali Bey
Yemene” türküsü onun için söylenmiştir.
KANGAL AĞASI KONAĞI
Kangal Ağası Konağı olarak bilinen bina
1877 yılında Kangal Ağası Abdurrahman Paşa tarafından Mısır'dan, Arabistan'dan
ve çeşitli ülkelerden gelen misafirlerini ağırlamak amacıyla yaptırılmıştır.
2002 yılında ailenin restore ettirmesiyle tekrar eski canlılığına kavuşan konak
turizm işletme belgeli tesis olarak halkın hizmetine açılmıştır.
ALİ EMİR AHMET KÜMBETİ
1332-33 yılında yaptırılan Ahi Emir Ahmet
Kümbeti, kare planlı, köşeleri pahlanmış sekizgen gövdelidir. Giriş kapısı dar
ve basıktır. Selçuklu özelliği taşıyan bir mihrap bulunmaktadır. Yazıtı saçak
altındadır. 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünün
yenileme çalışması sırasında kare kaide ve
esas mezar odası ortaya çıkarılmıştır. Mezar odasına giriş kuzeydedir. Yapı,
2005 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından bir kez daha onarılmıştır.
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Taç kapının hemen üzerinde üç yönden
akan yazıttan medresenin, İlhanlı veziri Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni
tarafından 1271/72 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yapının günümüze
ulaşan tek özgün yanı, Anadolu'nun en yüksek taç kapısına sahip görkemli ön
cephesidir. Taç kapı üzerinde yükselen iki minare ise adeta Sivas'ın sembolü
olmuştur. Anadolu'da yapılmış en abidevi medreselerden biri olup, Dârü'l-hadis
adıyla da bilinir. İki katlı, dört eyvanlı bir yapıdır. Taçkapının üzerindeki
tuğla minareler çini bezemelidir. Bitkisel ve geometrik motiflerle süslü
taşkapı ile yanlarındaki mukarnaslı nişler yapıya hareketli bir görüntü
kazandırmıştır. Köşelerde yivli yarım kuleler vardır.
ŞİFAİYE MEDRESESİ VE DARUŞŞİFASI
Bu yapı, Selçuklu Devrinde hastaların
tedavi edildiği ve aynı zamanda tıp tahsilinin de yapıldığı en önemli
medreselerden biridir. Günümüze ulaşabilen bölümü, Anadolu'nun en büyük
şifahanesidir. 1217/18 yıllarında 1.İzzeddin Keykavus tarafından
yaptırılmıştır. Görkemli taç kapıdan, dört eyvanlı, revaklı avluya girilir. Taç
kapıda güneş ve ay sembolleri, ana eyvanda ise kadın ve erkek başı biçiminde
rölyefler yer alır. 1220'de 1. İzzetttin Keykâvus'un buraya gömülmesiyle
birlikte güney eyvanı türbeye dönüştürülmüştür.
GÖK MEDRESE
Sivas il merkezinde bulunan Selçuklu
veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılmış bir eserdir.
Taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerden
dolayı Gök Medrese adını almıştır. Plastik sanatların şaheserlerinden olan taç
kapıda mermer malzeme kullanılmış olup, taç kapısının üst iki köşesinde iç içe
girmiş hayvan motifleri vardır. Medreseye girişte sağda mescit, solda ise
Dar-ül Hadis bölümü mevcuttur.
BÜRÜCİYE MEDRESESİ
Buruciye Medresesi, sağlam kalmış muhteşem
taç kapısıyla Sivas'ın ve Anadolu'nun en ünlü yapıları arasındadır. 1271
yılında Selçuklu Sıltanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılan medrese
Hamedan (İran) yakınlarındaki Burucerd'den gelme Muzaffer Burucerdi; fizik,
kimya, astronomi öğretimi amacıyla yapmıştır. Mimari belli olmayan yapı,
Anadolu'da simetrisi en düzgün medrese planına sahiptir. Açık avlulu medrese,
kesme taştan örülmüştür. Dört eyvanlı ve iki katlıdır. Buruciye Medresesi, dışa
taşkın taç kapısının yanlarındaki mukarnaslı iki penceresi ve köşelerdeki yivli
kuleleriyle, uyumlu öğelerden oluşan çok düzenli bir görünüm taşımaktadır.
KESİK KÖPRÜ
Eski Sivas-Kayseri yolu üzerinde
bulunan Kızılırmak üzerindeki köprü iki kısımdan meydana gelmiş olup, birinci
köprü yuvarlak ve sivri kemerli 17 gözden oluşmuştur. İkinci bölümü yaklaşık 10
m uzaklıkta olup yuvarlak kemerli iki gözden oluşmuştur. İkinci kısım, altından
su akmamasına rağmen birinci köprünün devamı olması nedeniyle kullanılmaktadır.
DİVRİĞİ KALESİ
Çaltı Çayı'na bakan yamaçta kayalık
arazinin üzerinde bulunan bu kalenin günümüze ulaşabilen hali Mengücekoğulları
Dönemine aittir. Kalenin yapımını belirten iki satırlık yazıt kapı üzerinde
bulunmaktadır. Kale kesme taştan, iç ve dış olmak üzere iki bölümdür. Günümüze
yalnızca dış kaleye ait surların bir bölümü gelebilmiştir. Anıtsal, Aslanlı
Burç buradadır. Bu burç 10 m.lik cephe üzerinde, 8 m yükseltilmiştir. Aslanlı
Burç'tan kuzeye doğru devam eden düz bir çizgi üzerindeki iç kale surları,
birkaç tane burç ayağı ve beden duvarlarının bir kısmının temelleri dışında
tamamen yıkılmıştır.
ESKİ GÖĞÜS HASTANESİ /ÇEVRE KÜLTÜR SANAT EVİ
Çevre Kültür Sanat Evi aslında bir sağlık
kurumudur. 1. Dünya Savaşından önce yapı Fransız Hastanesi olarak
kullanılmıştır. 1920 yılında Memleket Hastanesi, 1925 yılında Öksüz Yurdu' nun
yatakhane binasıdır. Daha sonra Numune Hastanesi olarak
görevini sürdürmüştür. Bugünkü Numune
Hastanesi yapılınca Verem Hastanesine dönüştürülmüştür. 1976 yılına kadar Göğüs
Hastanesi olarak kullanılan yapı, bu tarihten sonra Sağlık Müdürlüğü olarak
kullanılmıştır. Üç katlı yapının dört ana yönünde köşk odaları bulunan bölümü
1930-35 yılları arasında yapılmıştır. Zemin ve birinci kat duvarları kesme taş
örgülüdür. Sonradan eklenen üçüncü kat ve köşk odalarının duvarları ahşap arası
taş dolguludur. Çift taraflı ahşap merdivenlerle ulaşılan ikinci katın büyük
salonunun tavanı ve paye başlıkları alçı, geometrik panolu bitkisel motiflerle
süslenmiştir. Güneybatı köşede yer alan oda, Sivas yöresinde yaygın olan ve
sivil mimaride çok rastlanan daire biçimli göbeğe sahiptir.
SARİSSA
(Altınyayla
ilçesinde bulunmaktadır.)
Burası
surlu ve sanıldığından da büyük bir kenttir. Yöre halkının buraya “Kuşaklı”
demesinin nedeni de buradaki surlardır. Çivi yazılı Hitit tabletleri, hem bir
kralın varlığını, hem de bayram kutlamalarını göstermektedir. Kazılarda açığa
çıkarılan, kazı ekibinin “C Binası” dediği 76 m uzunluğundaki tapınak binası
M.Ö. 1525'e tarihlendirilmektedir. Bina , “ Hitit kentlerinde bulunanların en
büyüğü” olarak tanımlanmaktadır. Mitolojide “Fırtına Tanrısı'nın hayvanları”
arasındaki boğadan burada bir çift bulunması da buradaki tanrının önemli olduğu
düşüncesini desteklemektedir. Yakın zamanda bulunan tabletler arasında 18 fal,
3 bayram metni, 12 dinsel kült dokümanı çıkmıştır. Hitit kralının altında kent
krallarının ya da yerel kralların bulunduğu bilinmektedir. Burada bulunan
kralın adının Mazitima ya da Mimazati olduğu mühürlerden anlaşılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder